Acımız taze, hüznümüz derin...
6 Şubat’ta kurtarılmayı bekleyen her can için kurtarmayı görev bilen, ilk günden itibaren dinlenmeden, uyumadan, onları hayatta tutabilmek, yaralarını sarabilmek adına ter döken sağlık çalışanlarımızın, enkaz başında hep birlikte sesimi duyan var mı diye bağırarak ufacık bir ses duyabilmek amacıyla sessiz kalan, kurtardıkları her canda gözyaşlarına hakim olamayan arama kurtarma ekiplerimizin mücadele sebebi; 24 yaşındaki Doğan’ın “Umudunuzu Kaybetmeyin” diye duvara yazdığı iki kelimeydi.
Kütahya’da görev yapan Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) personelimiz Ufuk Miroğlu da enkaz başında umudunu kaybetmedi ve yaşadığı bir anı şu şekilde anlattı:
“Depremin üçüncü günüydü. Gaziantep/Nurdağı’ndaydık. Hiç uyumamıştık. Bir taraftan soğukla mücadele ederken diğer taraftan kaybetmediğimiz umudumuzla enkaz çalışması yapıyorduk. Arama kurtarma ekipleriyle beraber enkaz altından bir ses duyduk, yaralıya ulaşmamız uzun zaman alıyordu. Biz çalışma yaparken enkaz çevresinde yaşlı gözlerle ve gözlerimizin içine bakarak bekleyenlerden biri dikkatimi çekmişti. 60-65 yaşlarında olmalıydı. Sanki bir şey anlatmak ister gibi güvenli alandan sürekli bizi çağırıyordu. Yanına gittim. Adam boynuma sarıldı, ‘kızım bu binada oturuyordu dün telefonla konuştuk enkaz altındaydı ve hamileydi’ dedi. Oturduğu katın yerini tarif etmesini istedim. Bina çapraz çöktüğü için tahmin edebilmek, ilerleyebilmek zordu. Tarif ettiği yerde arama çalışması yapmaya başladık. Yaklaşık bir saat sonra kadına ulaşmıştık, dediği gibi hamileydi üzerinde hiçbir enkaz yoktu ama üzeri tozla kaplanmıştı. Kadının vücudun da hiçbir ezilme olmadığını gördüm, ölüm katılığı oluşmamıştı ama nefeste almıyordu. Birkaç dakika yaşam vitallerini dinledim, yaşıyor mu diye heyecan ve umutla beklerken iş makinelerinin sesi ve bağrışlardan dolayı kalp atışlarını alamıyorum diye düşündüm. Belki bebeği canlıdır diye stetoskopla dinlemeye çalıştım birtakım sesler duyunca ekip arkadaşlarımı çağırdım ve monitörü istedim. Monitörü bağladığımızda hiçbir aktivitenin olmadığını görünce çok üzülmüştüm. Ortamdaki hareketlilikten dolayı umutlanan baba, kızının yaşadığını düşünmüştü. Kendisi ve iki oğlu koşarak yanımıza geldiler. Durumu sakince anlatmaya çalışırken onların feryatları arasında benim de gözlerim doldu ve boğazım düğümlendi. Görmek istediği kızıydı, duymak istediği yaşadığıydı ama benim yüzüme bakınca üzüntümü anlayan baba boynuma sarılıp ‘sizin çabanızı gördüm sen de benim oğlum sayılırsın’ dedi, birlikte ağladık.”
“Orada yaşadığımız sayısız zor anlardan sadece biriydi bu, bizler 6 Şubat’ı unutmadık. Kurtarabildiğimiz ve kaybettiğimiz her can için aynı gözyaşını döktük, ayrı ayrı her birinin acısını paylaştık.” diyerek deprem bölgesini hiç unutmadığını söyledi.
Bizde Kütahya Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak 6 Şubat depreminin 1. yıl dönümünde hayatını kaybeden canlarımızı rahmetle anıyor, ülkemiz ve milletimizin bir daha böyle bir felaket yaşamamasını temenni ediyoruz.